Dua Nedir? Niçin Dua Ederiz? Dua'nın Önemi...

Dua, İslam inancında müminlerin bir vasfı olduğu gibi aynı zamanda bir ibadettir.Dua, bir ibadet olduğu için bütün Peygamberlerin hayatında ona rastlanmaktadır.

Hz. Adem'in yasak ağaçtan meyve yemesinden sonra, cennetten yeryüzüne indirilişide, Hz.Nuh'un gemiyi yapmada ve insan ve diğer canlıların neslini kurtarmasında, 
Hz. Musa'nın kızıl denizi geçmesinde, Firavuna karşı tebliğinde, 
Hazreti İsa'nın Peygamberliğini teyit etmek için mucize istemesinde, ve son Peygamber Hazrreti Muhammed' (S.A.V.) in hayatının bir çok alanında Dua'nın önemini görebilmekteyiz. Öyle ki son Peygamber Hz.Muhammed'(S.A.V.) "Dua ibadetin özüdür, iliğidir." Sözü ile duanın ibadet yönünü özetlemektedir.

Bulunduğunuz şuan'ki web sitesi' " cubbeliahmethocadan.blogspot.com " inde ihtiyacınız olan tüm konularda sağlam kaynaklardan elde ettiğim ve büyüklerimizin yaptığı ve tavsiye ettiği tüm duaları sitemize yüklüyoruz. 


Dua Nedir?


Her zaman ve her şartta yüve Mevla'ya ellerimizi açıp yalvarmamız, dahası göz pınarlarımızı akıtmak, kalplerimizi yumuşatmamız gerekir.

Onca uğraşa rağmen duamız kabul görmüyorsa bile dua'dan geri durmayalım zira yüve Mevla dua'ya mutlaka karşılık vereceğini bildirmektedir.

Bu dünya'da insan, bazen fakir bazen zengin, bazen mutlu bazen sıkıntılı, bazen hasta bazen de sıhhatli (sağlıklı) olabilmektedir. Bunun yanında, insanın yaşam şartlarına ve felsefesine göre bitmez istek ve ihtiyaçları olabilmektedir. 

İşte bütün bu hallerde insan, yardım görecek,  halini arz edecek birisini ister. Böyle bir atmosferde insana manevi anlamda en yakın olan şüphesiz hallerin kendisine sunulduğu, insana herkesten hatta insanın kendisinden de manen daha yakın olan Allah'tır. 

Nitekim bu Kur'an-ı Kerim'de "Allah, insan'a şah damarından daha yakındır." Şeklinde ifade edilmiştir.

İnsan, Kur'an'ın ifadesi ile en şerefli varlık ve yegane akıl sahibi mahluktur. İnsan aynı zamanda Allah'ın yeryüzündeki halifesi konumundadır. 

Bütün bu sıfatları kendisinde barındıran insan, dağların ve taşların taşıyamadığı emaneti kendisi üstlenmiştir.

Yüce Allah insana bu meziyetleri vermekle beraber ona bir takım görevlerde yüklemiştir. Bunların en önemlisi ve birincisi Kur'an-i ifade ile : Allah'a İbadet'tir.

Sayısız nimete karşı Allah'ın insana böyle bir görev yüklemesi kadar doğal bir şey olamaz. Bir imtihan sahası olan bu dünyada Allah'u Teala insanları sınava tabi tutarak bu sınavdaki  durumlarına göre ahirette bir yer vermektedir.

Nitekim bu Kur'an-ı Kerim'de "Allah, insan'a şah damarından daha yakındır." Şeklinde ifade edilmiştir. İnsanın bütünn hallerini gören ve bilen Allah, Kur'an-ı Kerim'de insanın çaresizlik içinde, zor şartlarda kendisinden yardım dilemeyi ve de bütün bunlar için dua etmeyi istemektedir. Öyle ki: " Kullarım beni soracak olursa muhakkak ki ben onlara pek yakınım. Bana dua ettiği zaman dua edenin duasına cevap veririm." Mealindeki ayetinde dua edeceklerin duasına icabet edileceğini vaat etmektedir.


Duânın önemi 


Duâ, Allahü teâlâya yalvararak murâdını istemektir. Allahü teâlâ, duâ eden Müslümanı çok sever. Duâ etmeyene gadâp eder. Duâ mü'minin silâhıdır. 

Dînin temel direklerinden biridir. Yerleri, gökleri aydınlatan nûrdur. Duâ, gelmiş olan dertleri, belâları giderir. Gelmemiş olanların da gelmelerine mâni olur. Allahü teâlâ, “Bana hâlis kalb ile duâ ediniz! Böyle duâları kabûl ederim” buyurdu.  Bunun için, duâ etmek, namaz, oruc gibi ibâdettir. 

Allahü teâlâ, “Bana ibâdet yapmak istemiyenleri, zelîl ve hakîr yapar, Cehenneme atarım” buyurdu. 

Allahü teâlâ, herşeyi sebep ile yaratmakta, ni'metlerini sebeplerin arkasından göndermektedir. Zararları, dertleri def' için ve faydalı şeyleri vermek için de, duâ etmeği sebep yapmıştır. 

Hadîs-i şerîflerde buyuruldu ki:  “Duâ, ibâdetin aslı ve özüdür. Allah katında duâdan makbûl birşey yoktur. Duâ yetmiş türlü kazâyı önler. Ömrün bereketini artırır.” “Kazâ, ancak ve yalnız duâ ile durdurulur.”  “Duâ, ibâdetin aslı ve özüdür

Allah katında duâdan makbul birşey yoktur. Duâ 70 türlü kazayı önler. Ömrün bereketini artırır.”   “Allahü teâlânın katında duâdan daha makbûl ve kıymetli birşey yoktur.”

İmâm-ı Rabbânî hazretleri, “Duâ, kazâyı, belâyı defeder”  buyurudu. Duânın yapılması  mukadderata bağlıdır. Takdirde duâ varsa elbette yapılır. Duânın belâyı önlemesi kazâ ve kaderdendir. 

Nitekim Peygamberimiz, “Kader, tedbir ile, sakınmakla değişmez. Fakat kabûl olan duâ, o belâ gelirken korur.” buyurmuştur.  

Peygamber efendimiz, “Allahü teâlâya günah işlemiyen dil ile duâ edin!” buyurunca, böyle bir dilin nasıl bulanacağı soruldu. Bunun üzerine “Birbirinize duâ edin! Çünkü ne sen onun, ne de o senin dilinle günah işlemiştir” buyurdu. 

Yine buyurdu ki: “Duânın kabul olması için iki şey gerekir. Duâyı ihlas ile yapmalıdır. Yediği ve giydiği helaldan olmalıdır. Müminin odasında, haramdan bir iplik varsa, bu odada yaptığı duâ kabul olmaz”  

DUÂNIN KABUL EDİLMESİNİN ŞARTLARI 

1- Düzgün bir imana, Ehli sünnet itikadına  sahip olmalıdır.

 Ehli sünnete göre; Îman artmaz ve azalmaz. Büyük günah işlemekle îman gitmez.Gayba îman esastır. Allahü teâlâ Cennette görülecektir. 

Ameller (İbâdetler) îmandan parça değildir. Amelde dört mezhebe birine tâbi olmak şarttır. Eshâb-ı kirâmın ve ehl-i beytin ve Peygamberimizin zevcelerinin hepsini sevmek şarttır. Dört halîfenin üstünlükleri, hilâfet sırasına göredir.

Namaz, oruç, sadaka gibi nâfile ibâdetlerin sevabını başkasına hediye etmek câizdir. Mîraç; ruh ve beden olarak yapılmıştır. Evliyânın kerâmeti haktır. Şefaat haktır. Mest üzerine mesh câizdir. 

Kabir suâli vardır. Kabir azâbı ruh ve bedene olacaktır.İnsanları ve işlerini de Allahü teâlâ yaratır. İnsanda irâde-i cüz'iyye vardır. Rızık, helâldan da olur, haramdan da olur. Velîlerin ruhları ile tevessül edilir ve onların hâtırına duâ edilir. Hadis-i şerifte, “Bid'at ehlinin duâsı ve ibâdetleri kabul olmaz.” buyuruldu. 

 2- Farzları yapıp haramlardan, kul hakkından sakınmalıdır!

  İbrâhîm-i Edhem hazretlerine  sordular :Allahü teâlâ, “Ey kullarım! Benden isteyiniz! Kabûl ederim, veririm” buyuruyor. Halbuki, istiyoruz, vermiyor? “ Bunlara şöyle cevap verdi: “ Allahü teâlâyı çağırırsınız, Ona itaat etmezsiniz. Peygamberini tanırsınız, Ona uymazsınız. Kur'an-ı kerimi okursunuz, gösterdiği yolda gitmezsiniz. Cenâb-ı Hakkın nîmetlerinden faydalanırsınız, Ona Şükretmezsiniz. Cennetin, ibâdet edenler için olduğunu bilirsiniz, hazırlıkta bulunmazsınız. Cehennemi, âsîler için yarattığını bilirsiniz, Ondan sakınmazsınız. Babalarınızın, dedelerinizin ne olduklarını görür, ibret almazsınız. Aybınıza bakmayıp, başkalarının ayıblarını araştırırsınız. Böyle olan kimseler, üzerlerine taş yağmadığına, yere batmadıklarına, gökten ateş yağmadığına Şükretsin! Daha ne isterler? Duâlarının netîcesi, yalnız bu olursa, yetmez mi? 

Evet, Allahü teâlâ, Mümin sûresinin altmışıncı âyetinde, “Duâ ediniz, kabûl ederim”, isteyiniz, veririm buyuruyor. Fakat, duânın kabul olması için, beş şart vardır: Duâ edenin müslüman olması, Ehl-i sünnet îtikatında olması, haram işlemekten, bilhassa haram yimekten, içmekten sakınması, farzları yapması, bilhâssa beş vakit namaz kılması, Ramazan oruclarını tutması, zekât vermesi, Allahü teâlâdan istediği şeyin sebebini öğrenip, bunu araması lâzımdır.  

Allahü teâlâ, herşeyi bir sebep ile yaratmaktadır. Birşey istenince, o şeyin sebebini gönderir ve bu sebebe tesîr ihsan eder. İnsan bu sebebi kullanıp, o şeye kavuşur. Evliyâsının hatırı için, âdetini bozarak, bunlar duâ edince veya Evliyâyı kiram vesîle edilerek duâ edilince, bunlara “Kerâmet” olarak, sebebe hâcet kalmadan, doğruca istenileni verir.” Abdülhâlık Goncdüvânî hazretleri, duâsı makbûl bir zât idi. İnsanlar, duâsını alabilmek için uzak yerlerden gelirlerdi. 

Birgün birisi gelip: - Efendim, son nefeste selâmetle gidebilmemiz için duâ buyurun, dediğinde; - Her kim farzları edâ ettikten sonra, duâ ederse duâsı kabûl olur. 

Sen farzdan sonra duâ ederken bizi de hatırlarsan biz de seni hatırlarız. 

Bu durum hem sizin, hem de bizim için duânın kabûl olmasına vesîle olur, buyurdu. Allahü teâlâ, evliyâsının duâlarını kabûl edeceğini Kur'ân-ı kerîmde bildirmektedir. Hadîs-i şerîfte de, “Saçları dağınık ve kapılardan kovulan öyle kimseler vardır ki, bir şey için yemin etseler, Allahü teâlâ onları doğrulamak için o şeyi yaratır” buyuruldu. 

Sa'd bin Ebi Vakkas hazretleri Peygamber efendimize dedi ki: - Yâ Resûlallah, duâ buyur  da, Allahü teâlâ, benim her duâmı kabûl etsin. Cevâbında buyurdu ki: 

- Duânızın kabûl olması için helâl lokma yiyiniz! Çok kimse vardır ki, yedikleri ve giydikleri harâmdır. Sonra ellerini kaldırıp duâ ederler. Böyle duâ nasıl kabûl olunur? Diğer hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:   “Haramdan sakının! Midesine haram lokma girenin kırk gün duâsı kabul olmaz.)  “On dirhemlik elbisenin bir dirhemlik kısmı haram kazançtan gelse, o elbise ile kılınan namaz kabul olmaz.” “Şarap içenin namazı kırk gün kabul olmaz.”  “Harâmdan sakının! Çünkü midesine harâm lokma giren kimsenin kırk gün duâsı kabûl olmaz.” “Çok kimse vardır ki, yedikleri ve giydikleri harâmdır, sonra ellerini kaldırıp duâ ederler. Böyle duâ nasıl kabûl edilir?” 
3- Kıymetli vakitlerde duâ etmelidir.  

Cum'a günü ve gecesi, ezân vakti, ezân ve ikâmet arası, her günün seher vakti, gecenin ikinci yarısı, Receb'in ilk gecesi, Şa'ban'ın onbeşinci gecesi, Bayram geceleri, Arefe günü, Ramazan gün ve geceleri, iftar zamanı, her günün zevâl vakti, Cum'a günü öğle ile ikindi arası kıymetli vakitlerdir. 

Bu vakitleri ganimet bilmelidir. Hastalık hâli, aile ve vatanınından uzak kalındığı zaman, farz namazlardan sonra, İhlâs sûresi okunduktan sonra, yağmur yağarken, düşmanla karşı karşıya gelince, oruçlu olduğu zaman, kalbinde incelik hissettiği anda duâ etmelidir. 

Çünkü kalbdeki incelik rahmet kapısının açık olduğuna işarettir. Rabbimiz, seher vakti, “Duâ eden yok mu kabul edeyim!” buyurur. Şerefli hallerde, mesela yağmur yağarken, oruçlu veya hasta iken duâ etmeli!  Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:  “Dertli müminin duâsını ganimet bilin!” . “Beş vakt farz nemâzdan sonra yapılan duâ kabûl olur”  “Gecenin son üçte birinde, dünya semâsını rahmetiyle dolduran Allahü teâlâ buyurur ki: İstiğfar eden yok mu, onu mağfiret edeyim. İsteyen yok mu, istediğini vereyim, duâsını kabûl edeyim.” “Oruçlunun duâsı reddolunmaz.” “Üç duâ vardır ki, Bunların kabul edileceğinden şüphe yoktur. Mazlumun duâsı, misafirin duâsı ve babanın evladına duâsı “ 

 4- Kabûl edileceğine inanarak duâ etmelidir.  

Allahü teâlâ, Kur'ân-ı kerîmde “Duâ edin, kabûl edeyim” buyuruyor. Duânın kabûl edileceğinden şüphe etmemelidir. Şartlarına riâyet edilip edilmediğinden şüphe etmelidir.  Peygamber efendimiz: “Allahü teâlâya, kabûl edileceğine tam inanarak duâ ediniz! Biliniz ki, Allahü teâlâ gâfil bir kalb ile yapılan duâyı kabûl etmez.” “Duâ ettim kabul edilmedi demedikçe, duâ kabul edilir” buyurdu. 

Kur'an-ı kerimin ve duânın tesir etmesi için bazı şartların gözetilmesi gerekir. Okuyanın veya yazanın ve hastanın buna inanması, hastanın zararlı olan gıdalardan, şüpheli ilaçlardan perhiz etmesi, sıcaktan ve soğuktan sakınması gerekir.

 Okuyanın, itikadının bozuk olması, haram işlemekten, kul hakkından sakınması, haram ve habis şey yiyip içmemesi ve karşılık olarak ücret almaması şarttır. Hadîs-i şerîflerde buyuruldu ki:  “Allahü teâlâ, duânızı kabûl eder. Duâ ettim, hâlâ duâm kabûl olmadı diye acele etmeyiniz! Allah'tan çok isteyiniz! Çünkü kerem sahibinden istiyorsunuz.”  “Duâ ettim, duâm kabul olmadı diye acele etmeyin! Allahtan çok isteyin! Çünkü kerem sahibinden istiyorsunuz.” “Duâ eden, üç şeyden hâli değildir: Ya günâhı affolur veya hemen hayırlı karşılığını görür, Yahut âhırette mükâfatını bulur.” “Rabbiniz, şüphesiz hayâ ve kerem sahibidir. Kulları ellerini kaldırıp kendisinden birşey istedikleri zaman, onların ellerini boş çevirmekten hayâ eder.”  “Duâda acele edilmezse, duâ kabûl olur.”  Duâda acelenin nasıl olduğu sorulunca Peygamber Efendimiz “Duâ ettim de kabûl edilmedi demektir” buyurdu. 

Allahü teâlâ, duâ edenleri, sağlık ve selamet isteyenleri sever. Duâ edip de duâsı dünyada kabul edilmeyenlere, Kıyamet günü Allahü teâlâ, “Bu senin falan zamanda ettiğin duâdır. O duânın yerine sana şu sevabları veriyorum” buyuracak, o kadar çok sevab verecek ki, o kimse, “Keşke dünyada hiçbir duâm kabul olmasaydı da, bugün onların karşılıklarını görseydim” diyecektir.  

 5- Belâ gelmeden önce çok duâ etmelidir. 

 Duâ, sıkıntılı zamanlarda, belâ geldiğinde değil her zaman edilmelidir. Sevgili Peygamberimiz, “Şiddet ânında duâsının kabûl edilmesini isteyen kimse, refah zamanında çok duâ etsin!” buyurmuştur. 

 Üstâd Ebû İshak hazretlerinden duâ istediler. Duâ etti. Duâsının kabûl edildiğini gören bir talebesi, “Efendim, bu duâyı bana da öğretin, ihtiyâç hâlinde ben de edeyim” dedi. Üstâd da, “Bu duânın kabûl edilmesinin sebebi, otuz yıldır kıldığım namazlar ve devamlı ettiğim duâlar ve harâm lokmadan sakınmamdır.” buyurdu. 

 7- Sebeplere yapışmalıdır . 

Allahü teâlânın âdet-i ilâhiyyesine uymadan, sebeplere yapışmadan, çalışmadan duâ etmek, Allahü teâlâdan mucize istemek demektir. Müslümanlıkta, hem çalışılır, hem de duâ edilir. Önce sebebe yapışmak, sonra duâ etmek lâzımdır. 

Kur'an-ı kerimde Allahü teâlâ dâimâ çalışmağı emretmektedir. İnsan bütün gayreti ile çalışacak, bütün zâhirî sebeplere yapışacak, ancak ondan sonra Allahü teâlâdan istiyecektir. Çalışmadan önce değil, çalışırken, başarabilmek, kazanmak için, Rabbine yalvararak, Ondan yardım bekliyecektir Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki: “Çalışmadan duâ eden, silâhsız harbe giden gibidir.” Adet-i ilâhiyyeye uymak, sebeplerini aramak, bulmak için çalışmak lâzımdır. Şartlarına uyarak çalışana, elbet verilir. 

Dilediğine, çalışmadan da, ihsân eder. Fakat sebeplere yapışmamızı emretmektedir. 
Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki: “Bir Müslüman Yûnüs aleyhisselâmın balığın karnında iken ettiği duâyı okuyup, onunla duâ ederse, duâsı kabûl olur.” “Birinize derd ve belâ gelince, Yûnüs Peygamberin duâsını okusun! Allahü teâlâ Onu muhakkak kurtarır. Duâ şudur: “Lâ ilâhe illâ ente sübhâneke innî küntü minezzâlimîn” 

Duâ etmenin âdâbı 

1- Abdest alıp, diz üstüne, kıbleye karşı oturup, elleri göğüs hizâsında ileri uzatıp, avuçları semaya karşı açıp, Peygamberlere ve Evliyâya tevessül ederek, Onların hatırları ve hurmetleri için istemeli, sonunda “Âmîn” demelidir. Herşeyden önce, af ve mağfiret ve âfiyet için duâ etmelidir. 

Bunların hepsini ihtivâ eden çok kıymetli duâ, “Allahümme rabbenâ âti-nâ fiddünyâ haseneten ve fil-âhıreti haseneten ve kı-nâ azâbennâr”dır.  Kendisi, ehli ve evladı için zararlı duâ yapmamalı. Hacetlere, dileklere kavuşmak için, iki rekat namaz kılıp, sevabını din büyüklerinin ruhlarına göndermeli, silsile-i aliyye denilen büyük âlimlerin ruhlarına hediye etmeli, bunların hürmeti için diyerek duâ etmelidir!  

 2- Önce günahlara tevbe etmeli, istigfar okumalı, sadaka vermeli, hamd ve salevat okumalı, duâyı üçten fazla söylemeli! İbni Mes’ud hazretleri, “ Resulullah duâ ettiği zaman üç defa tekrarlardı.” buyurmuştur. Kabul olmadı diyerek ümit kesmemeli, kabul olana kadar uzun zaman tekrar etmelidir!  

4- Duâya, euzü besmele, Allahü teâlâya hamdü sena ve Resulüne salâtü selam ile başlamalıdır! Peygamber efendimiz, duâya başlarken, “Sübhane Rabbiyel aliyyil alel vehhab” derdi. Allahü teâlâ, salevat-ı şerifeyi kabul eder. Duânın sonunu da Allahü teâlâya hamdü sena ve Resulüne salâtü selam ile bitirmelidir.  Duânın başı ve sonu kabul olunca ortasının kabul olmaması düşünülmez. Hadis-i şerifte, “Duâ ederken önce Allahü teâlâya hamd et, sonra bana salevat getir, sonra duâ et!” buyuruldu. 

 5- Duâyı yalnız namazlardan sonra ve belli zamanlarda yapmamalı. Her fırsatta duâ etmelidir! Bilhassa şerefli vakitleri ve şerefli halleri kaçırmamalıdır! 

6 -Huzuru kalb ile duâ etmeli. Duâ ederken Allahü teâlâya sığınmalı yalnız ona güvenmelidir.  

7- Yalvararak korku ve ümit ile duâ etmelidir. Allahü teâlâ Kur’an-ı kerimde, “Rabbinize gönülden ve gizlice yalvarın. Doğrusu  O aşırı gidenleri sevmez. Allah’a korkarak ve umutla yalvarın. Doğrusu Allah’ın rahmeti iyilik edenlere yakındır” buyurdu. (Araf 55-56)  “Onlar , hayır işlerinde koşuşurlar, umarak ve korkarak bize yalvarırlardı.” (Enbiya 90) buyurumaktadır. Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki: “Gâfil olan kalb ile yapılan duâ makbûl değildir.” Duâ, uyanık kalb ile ve sessiz yapılmalıdır. Duâyı yalnız namazlardan sonra veya belli zamanlarda yapmak ve belli şeyleri ezberleyip, şiir okur gibi duâ etmek , uygun değildir, mekrûhdur. Kalbim gâfil diyerek, duâyı terk de etmemelidir. Kalbine geleni duâ etmek, ezberlediği duâyı okumakdan efdaldir. Yalnız, namazda okunacak duâları ezberlemelidir. 

Vâ’ız, imâm, cemâ’ate öğretmek için, mesnûn olan duâları, sesle 
okur. Cemâ’at de, sessiz tekrâr eder. Cemâ’at öğrenince, imâm da sessiz okumalıdır. Sesle okuması bid’at olur.    Bedduâ etememelidir Uhud gazâsında Resûlullahın mübârek yüzü yaralanıp, mübârek dişi kırılınca, Eshâb-ı kirâm çok üzüldüler: - Duâ et, Allahü teâlâ, cezalarını versin, dediler. Peygamber efendimiz: - La'net etmek için gönderilmedim. Hayır duâ etmek için, her mahluka merhamet etmek için gönderildim, buyurdu. 

Sonra da şöyle duâ etti: - Yâ Rabbî! Bunlara hidâyet ver. Tanımıyorlar, bilmiyorlar, buyurdu. Fakîrlere sadaka vermeyi unutmamalıdır. Ehline ve çoluk çocuğuna ve akrabâya verilen şeyler de, sadaka yerine geçer. Kimseye bedduâ etmemelidir. Hele kişi kendisine, âilesine ve çocuklarına hiç bedduâ etmemelidir. Olur ki, duâların icâbet, kabûl olma zamanına rastlar da, bedduâsı kabûl olur. O zaman pişman olur ama pişmanlık fayda vermez. Hadîs-i şerîflerde buyuruldu ki: “Kendinize, evlâdınıza, kötü duâ etmeyiniz. Allahın kaderine râzı olunuz. 

Ni'metlerini artırması için duâ ediniz.” “Ananın, babanın çocuğuna olan ve mazlûmun, zâlime olan bedduâları, red olunmaz.”  Anne-babanın çocuklarına yaptıkları bedduâları kabûl edilir. 

Çünkü annebaba çocuklarına, ancak isyân ettikleri, aşırı kötü davrandıkları, hak ve hukuklarına riâyet etmedikleri zaman bedduâ ederler. Anne-baba, kendilerine hürmet, itâ'atte bulunan çocuklarına şefkat, merhamet ve iyilik ile duâ ederler. Babanın bedduâsı annenin bedduâsına göre daha çabuk kabûl olur.

 Çünkü anne çok merhametlidir. Söz ile söyler ise de kalbinden, bedduâsının tutmasını istemez. Baba öyle değildir. Çocuğun da anne-babasına yaptığı duâ makbûldür. Kardeşine gıyâbında, arkasından yapılan duâlar da makbûldür. Buradaki kardeşten maksat, hem kendi öz kardeşi, hem de din kardeşi olan bütün mü'minlerdir. Baba, çocuğuna hayır ile duâ eder, bedduâ etmez. Hadîs-i şerîfte, "Babanın çocuğuna duâsı, peygamberin ümmetine duâsı gibidir" buyuruldu. Yanî babanın çocuğuna duâsı, peygamberin ümmetine duâsı gibi kabûl olunur. Aynı şekilde anne de, çocuğuna hayır ile duâ etmelidir. 

Peygamber efendimiz, "Annenin duâsı, daha çabuk kabûl olunur" buyurdu. Yâ Resûlallah, acaba neden? dediler. "Çünkü ana, babadan daha merhametlidir. Merhametlinin duâsı sâkıt olmaz" buyurdu. Çocuğuna bedduâ etmemelidir. Çünkü kabûl edilir ve ona zarar verir. 

Adamın biri, Abdullah bin Mübârek'e gelip, çocuklarından birini şikâyet etti. Abdullah bin Mübârek, çocuğuna bedduâ ettin mi? buyurdu. Evet dedi. Onu sen bozdun, o beğenmediğin hâle sen düşürdün, buyurdu. Mü'minin, görmeden bir kardeşine yaptığı duâda riyâ ve menfaat yoktur. Fakat hazır olan kimseye yapılan duâda, gösteriş ve çıkar söz konusu olabilir. Bir arada olmayanların birbirlerine yaptıkları duâda yalnız Allah rızâsı gözetildiği için duâları makbûl olur. 

Bir hadîs-i şerîfte, “Bir müslümanın, din kardeşine gıyâbında yaptığı duâ kabûl olunur. Başucunda bir melek vardır. Kardeşine duâ yaptıkça, sana da o kadar der. O meleğin görevi budur” buyurulmuştur. 

Hastaların ve âdil, sâlih kimselerin, Allah dostlarının duâları, oruçlunun duâsı da kıymetlidir. İftar zamanı yapılan duâ kıymetlidir. Misâfirin duâsı evine, gâzînin duâsı vatanına dönünceye kadar makbûldür. Çünkü âilesinden uzak olduğu ve çeşitli zorluklarla karşılaştığı için kalbi kırıktır. 

Allahü teâlâya bütün kalbi ile yönelir ve duâsı da Hak teâlânın lûtuf ve ihsânı ile kabûl olur. Mazlûmun bedduâsından sakınmalıdır. Zulüm ateşi ile karşı karşıya gelen kimsenin içi yanar, bedduâ yapmak zorunda kalır.

 Duâsı kabûl mahallinde olur. Ebüdderdâ hazretleri buyurdu ki: Mazlûmun bedduâsından,âhından ve yetîmin gözyaşlarından sakının. Çünkü insanlar rahat uykuda iken onlar dert, sıkıntı, üzüntü içindeler. Bir müslümanın kâfir olması için duâ edenin kendisi kâfir olur. 

Zâlimden başkasına bedduâ etmek harâmdır. Zâlime, zulmü kadar bedduâ etmek câiz olur. Câiz olan birşeyin miktarı, özrün miktarı kadar olur. Zâlime de bedduâ etmemek, sabır etmek ve hattâ, affetmek daha iyidir. Herhangi bir kâfire, Allah ömür versin demek, câiz değildir. Müslüman olması için böyle duâ etmek, câiz olur.

 Kâfire saygı ile selâm veren, kâfir olur. Kâfire saygı bildiren bir söz söylemek, meselâ üstâdım demek, küfür olur. 
 Herkese hayır duâ etmelidir Ma'rûf-i Kerhî hazretleri, birgün talebeleriyle hurmalıkta oturuyordu. Bu esnada Dicle nehrinden bir kayık geliyordu. Kayıktaki birkaç genç, içip içip nârâlar atıyorlardı. Bu hoş olmayan manzara karşısında talebeleri dediler ki: - Efendim, duâ edin de Allahü teâlâ bu kendini bilmezleri nehrinde boğsun, insanlar da böyle zararlı kimselerden kurtulsunlar. 

Bunun üzerine kayıktakilere şöyle duâ etti: - Yâ Rabbî! Sen bu kullarını dünyada neş'elendirdiğin gibi âhırette de neş'elendir. Talebeler bu duâya bir ma'nâ veremediler. Kendisine sordular: - Efendim, böyle duâ etmenizin hikmetini anlayamadık. İzâh eder misiniz? - Bekleyiniz! Söylediklerimin sırrı şimdi ortaya çıkar. Talebeler dikkatle kayıktakileri takip etmeye başladılar. 

Kayıktakiler, kıyıya çıkınca, Ma'rûf-i Kerhî hazretlerini gördüler. Birden ne yapacaklarını şaşırdılar. Daha o, kendilerine birşey söylemeden, ellerindeki sazı kırdılar, içkileri attılar. Huzûruna gelip tevbe ettiler. Herkesin istediği oldu Ma'rûf-i Kerhî hazretleri talebelerine dönüp buyurdu ki: - Gördüğünüz gibi, herkesin istediği oldu. Ne onlar boğuldu, ne de kimse onlardan rahatsız oldu? 

  Mazlumun duâsı  Namaz kişinin sığınağı, sıkıntıda olanların, en büyük yardımcısıdır. Çok önceleri, Horasan ilinin çok âdil bir valisi vardı. Adı, Abdullah bin Tahir. Bu valinin jandarmaları birgün bir kaç hırsız yakalamış, vâliye bildirmişlerdi... Getirilirken 
hırsızlardan birisi kaçtı. Hadisenin olduğu sırada Hiratlı bir demirci de Nişabur'a gitmişti. Bir zaman sonra evine dönerken, yolu Horasan'dan geçiyordu... Kaçan hırsız olduğunu zannederek, yakaladılar bunu. 

Diğer hırsızlarla valinin huzuruna çıkardılar... Vâli: - Hepsini hapsedin! dedi. Bu suçu olmayan demirci, hapishanede, abdest alıp, namaz kıldı. Ellerini uzatıp: "Yâ Rabbî! Bir suçum olmadığını ancak sen biliyorsun. Beni bu zindandan ancak sen kurtarırsın!" diye duâ etti. Bu mazlum demirci böyle yalvarırken, vali evinde uyuyordu. Uyurken dört kuvvetli kimsenin gelip, tahtını ters çevirecekleri zaman uyandı uykudan. Bu rü'yadan çok korktu. Hemen kalkıp, abdest aldı. 

Namaz kıldı iki rek'at. Tevbe istiğfar etip, tekrar uyudu. Tekrar o dört kimsenin tahtını yıkmak üzere olduğunu gördü ve uyandı. Kendisinde bir mazlumun âhı olduğunu anladı. Gündüz ki hırsızlar hatırına geldi. Acaba içlerinde suçsuz olanlar mı var? Vâli hemen hapishane müdürünü çağırtıp sordu: - Acaba bu gece hapishanede mazlum birisi kalmış mı? Müdür dedi ki: - Bunu bilemem efendim. Yalnız biri namaz kılıyor, çok duâ ediyor. Gözyaşları döküyor. - Hemen o adamı buraya getiriniz! Demirciyi vâlinin huzuruna getirdiler. Vâli hâlini sorup, durumu anladı. Ve dedi ki: - Sizden özür diliyorum. Hakkını helâl et ve şu bin gümüş hediyemi kabûl et. 

Ayrıca herhangi bir arzun olunca bana gel! Demirci cevaben ne dedi biliyor musunuz? - Ben hakkımı helâl ettim... Verdiğiniz hediyeyi de kabûl ettim. Fakat, işimi dileğimi senden istemeğe gelemem. - Niçin gelemezsiniz? - Çünkü benim gibi  bir fakir için senin gibi bir sultanın tahtını birkaç defa tersine çeviren sahibimi bırakıp da, dileklerimi başkasına söylemek kulluğa yakışır mı hiç? Namazlardan sonra ettiğim duâlarla beni nice sıkıntılardan kurtardı. Nice muradıma kavuşturdu. Nasıl olur da başkasına sığınırım. Rabbim, nihâyeti olmayan rahmet hazinesinin kapısın açmış, sonsuz ihsân sofrasını herkese açmış iken, başkasına nasıl giderim? Kim istedi de vermedi? Kim geldi de boş döndü? İstemesini bilmezsen, alamazsın. Huzûruna edeple çıkmazsan rahmetine kavuşamazsın... Tabiî ki, namazın insanı sıkıntıdan kurtarması için şartlarına uygun ve cenabı Hakka tam bir tevekkül içinde kılınması şarttır. Allaha tam bir teslimiyet sağınma şeklinde kılınmalıdır. Gerçekten, insan sıkıntıya düştüğünde hemen abdest almalı, namaz kılmalı. Kur'ân-ı kerîm okumalıdır. Tecrübeyle sabittir, böyle yapanların çok kerre, sıkıntılarının hafiflediği görülmüştür. Fakat, kılınan namazın şartlarına uygun olması lâzım. 

Bazı Dua Örnekleri
İstigfar duâsı  Hadis-i şerifte, “Her namazdan sonra, üç kere ‘Estagfîrullahel'azîm ellezî lâ ilâhe illâ huv el-hayyel-kayyûme ve etebü ileyh’ okuyanın bütün günahları affolur” buyuruldu.  Hadis-i şerifte, “İstigfâre devam edeni, çok okuyanı, Allahü teâlâ, derdlerden, sıkıntılardan kurtarır. Onu, hiç ummadığı yerden rızklandırır” Derdlerin, belâların gitmesi için, istigfâr okumak çok faydalıdır.  İstigfârlardan meşhûr olanı, Peygamberimizin bildirdiği, “Estagfirullahellezî lâ ilâhe illâ hüverrahmanirrahîm el-hayy-ül-kayyûmüllezî la-yemûtü ve etûbü ileyh Rabbigfir lî” istigfarıdır.  Bu istigfar yirmibeş kere okursa, odasında, âilesinde, evinde ve şehrinde hiç kaza, belâ olmaz. Bunu her sabah ve akşam okumalıdır. Âlimlerin çoğu, talebelerine ve evlatlarına bunu okumalarını tavsıye etmişlerdir. Çok faydasını görmüşlerdir.  Günde en az yüzdefa, Estagfirullâhel’azîm... söylemek çok faydalıdır. Her zaman ve her yerde ve namazlardan sonra ve yatarken, ma’nâlarını düşünerek, çok “Estagfirullah min külli mâ kerihallah” veyâ kısaca “Estagfirullah” demelidir. 
 Af ve magfiret için Af, mağfiret ve âfiyet için çok duâ etmelidir. Bunların hepsini ihtivâ eden çok kıymetli duâ, “Allahümme rabbenâ âti-nâ fiddünyâ haseneten ve fil-âhıreti haseneten ve kı-nâ azâbennâr”dır. Şu dayı da Cuma günleri ve hergün çok okumalıdır.  “Allahümmagfir lî ve li âbâî ve ümmehâtî ve liebnâî ve benâtî ve li ihvetî ve ehavâtî ve li-a’mâmî ve ammâtî ve li-ahvâlî ve hâlâtî ve li-zevcetî ve ebeveyhâ ve li-esâtizetî ve lil-mü’minîne vel-mü’minât vel hamdü-lillâhi Rabbil’âlemîn! “ Allahü teâlânın magfiretine sığınarak,”Allahümme magfiretüke evsa'u min zünûbî ve rahmetüke ercâ indî min amelî” duâsını da okumalıdır. (Yâ Rabbî! 
Magfiretin, benim günâhlarımdan daha geniştir. Rahmetin, bence, amelimden daha ümmîd vericidir) demektir. Her erkek, her zaman şu magfiret duâsını okumalıdır: “Allahümmagfir lî ve li-âbâî ve ümmehâtî ve li-ebnâî ve benâtî ve li-ihvetî ve ehavâtî ve li-ecdâdî ve ceddâtî ve li-a’mâmî ve ammâtî ve li-ahvâlî ve hâlâtî ve li-zevcetî ve ebeveyhâ ve li-esâtizetî ve lil-mü’minîne vel-mü’minât vel hamdü-lillâhi Rabbil’âlemîn!”. Kadın okursa, zevcetî yerine zevcî ve ebeveyhâ yerine, ebeveyhî demelidir. Af magfiret için şu duâ da okunmalıdır:  “Yâ Allah! Yâ Rahmân! Yâ Rahîm! Yâ Afüvvü yâ Kerîm! Fa’fü annâ, vagfirlenâ, verhamnâ, vensurnâ alel-kavmil kâfirîn!” 
 Doğruyu  yanlışlı öğrenme duâ  “Allahümme erinel hakka hakkan verzuknâ ittibâ'ahu ve erinel bâtıla bâtılan verzuknâ ictinâbehu bi-hurmeti Seyyidil-beşer “. Manası: (Yâ Rabbî! Doğruyu bize doğru olarak göster ve ona uymağı bize nasip et ve yanlış, bozuk olan şeylerin yanlış olduklarını bize göster ve onlardan sakınmamızı nasip et! İnsanların en üstünü hurmetine bu duâmızı kabûl buyur!). 
 Korkulu zamanlarda okunacak duâ  Korkulu zamanlarda, “Kelime-i temcîd”, yâni “Lâ havle velâ kuvvete illâ billâhil'aliyyil'azîm” çok okumalıdır.  Muhammed Mâsum hazretleri buyurdu ki: “Dertlerden kurtulmak ve murâda kavuşmak için beşyüz kere Lâ havle velâ kuvvete illâ billah ile evvelinde ve âhırında yüzer defa salevât-ı şerife okuyup duâ etmelidir”.  Mu'avvizeteyn,yâni iki Kul-e'ûzü’yü çok okumak da faydalıdır.  Ayrıca, Li îlâfi sûresi, hergün ve her gece hiç olmazsa onbirer def’a okumalıdır. Sübhânellahi vel-hamdülillahi velâ ilâhe illallahü vallahü ekber velâ havle velâ kuvvete illâ billahil’aliyyil’azîm, duâsını da gece gündüz çok okumalıdır. Peygamberimiz, Allahümme innî es’elüke bihakkıssâ’ilîne aleyke, ya’nî (Yâ Rabbî! Senden isteyip de, verdiğin kimselerin hâtırı için, senden istiyorum!) derdi ve böyle duâ ediniz buyururdu. Sebeplere yapışıp, emredilen şeyler okunduktan sonra böyle duâ etmelidir. İmam-ı Rabbanî hazretleri, talebeleri ile, uzak bir yere giderken gece, bir handa kaldılar. “Bu gece bir belâ zuhur edecektir. ‘Bismillahillezi la-yedurru maasmihi şeyün fil-erd-ı vela fissemai ve hüvess-semiulalim’ duâsını besmele ile okuyun!” buyurdu.  Gece büyük yangın oldu. Her odada eşyalar yandı. Duâyı okuyanlara birşey olmadı. Dert, belâ, fitne ve hastalıklardan korunmak için, sabah-akşam, İmam-ı Rabbanî hazretlerinin bildirdiğini hatırlayarak, üç defa okumalıdır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: “Bir yere gelen kimse "Euzu bikelimatillahi-ttammati min şerri ma haleka" okursa, o yerden kalkıncaya kadar, ona hiç birşey zarar veremez.”  Korkulu şeyden kurtulmak veya bir dileğe kavuşmak için, Taha suresinin 37. ayetinden (Velekaddan), 39. ayetin sonuna (ala ayniye) kadar kağıda yazıp, su 
geçirmez bir kılıfla mesela PVC ile kaplatıp yanında taşımalıdır. Faydası çok görülmüştür. 
 Sıkıntıdan kurtulmak için okunacak duâ 
 Yâ Allah-ür-rakîb-ül-hafîz-ür-rahîm. Yâ Allah-ül-hayy-ül-halîm-ül’azîm-ürraûf-ül-kerîm. Yâ Allah-ül-hayy-ül-kayyüm-ül-kâimü alâ külli nefsin bimâ kesebet, hul beynî ve beyne adüvvî! Lâ ilâhe illallâhül’azîm-ül-halîm lâ ilâhe illallâhü Rabbül-Arş-il’azîm lâ ilâhe illallahü Rabbüs-semâvâti ve Rabbül-Erdı Rabbül’Arş-il-kerîm. “İstiğfara devam eden, her sıkıntıdan, her dertten kurtulur, ummadığı yerden rızıklanır”  “Lâ ilâhe illallah demek 99 belâyı defeder, en aşağısı sıkıntıdır.” “La havle ve la kuvvete illa billah okumak, 99 derde devadır. Bunların en hafifi sıkıntıdır” “Sıkıntıya düşen veya borçlanan, bin kere "La havle ve la kuvvete illa billahil aliyyil azim" derse, Allahü teâlâ işini kolaylaştırır.”  “Sıkıntılı iken “Hasbünallah ve ni’mel-vekîl” deyiniz!”  İmam-ı Rabbanî hazretleri, her türlü zararlarından kurtulmak için her gün 500 defa La havle vela kuvvete illa billah okur, okumaya başlarken ve okuduktan sonra yüz defa Salevat-ı şerife getirirdi. 
 Dert ve belâdan kurtulmak için okunacak duâ Hadis-i şerifte buyuruldu ki, “Birinize derd ve belâ gelince, Yûnüs Peygamberin duâsını okusun! Allahü teâlâ Onu muhakkak kurtarır. Duâ şudur: Lâ ilâhe illâ ente sübhâne-ke innî küntü minez-zâlimîn”.  Yine hadis-i şerifte, “Sabah, kalkınca, üç kere Bismillâhillezî lâ-yedurru ma'asmihî şey'ün fil'ardı velâ fissemâ ve hüvessemî'ul'alim, okuyana akşama kadar, hiç derd, belâ gelmez” buyuruldu. “Bismillâhirrahmânirrahîm ve lâ-havle ve lâ-kuvvete illâ billâhil’ aliyyil’azîm.” Duâsı da, ruhi hastalıklar ve bütün hastalıklar için okunur. Derdlerden kurtulmak için ve murâda kavuşmak için beşyüz kerre okunur. Evvelinde ve âhirinde yüzer def’a salevât-ı şerîfe okuyup duâ etmelidir. “Yâ Allahü biketehassantü ve biabdike ve resûlike seyyidine Muhammedin sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem estecertü.” 
 Cinnin musallat olmaması için okunacaklar 
 Cinden kurtulmak için en iyi on şeyi yapmalıdır: 1- E'ûzü Besmele ile Fâtiha sûresi okumalıdır.  2- E'ûzü Besmele ile iki Kul-e'ûzüyü okumalıdır.  3- E'ûzü Besmele ile Bekara sûresini okumalıdır.  4- E'ûzü Besmele ile Âyetelkürsî okumalıdır.  5- E'ûzü Besmele ile Bekara sûresinin son âyetini okumalıdır.  6- E'ûzü Besmele ile Ha-Mîm Mü'mîn sûresinin başından (masîr)e kadar ve Âyetelkürsî okumalıdır.  
7- “Lâ ilâhe illallahü vahdehü lâ şerîke leh lehülmülkü ve lehülhamdü ve hüve alâ külli şey'in kadîr” okumalıdır.  8- Çok (Allah) demelidir.  9- Hep abdestli bulunmalı, farzları ve sünnetleri hiç terk etmemelidir.  10- Günah işlemekten, kadınlara bakmaktan, çok konuşmaktan, çok yimekten ve galabalıktan sakınmalıdır. (Berekât) kitabında, imam-ı Rabbânî hazretlerinin Cinden korunmak için, “Lâ havle velâ kuvvete illâ billah-il-aliyyil'azîm” okuduğu yazılıdır. İmam-ı Şaranî hazretleri, “Kuşluk namazına devam edene, cin musallat olmaz” buyurdu. Eshâb-ı kiramdan Ebû Dücâne hazretleri anlatır:  Bir gece yatarken, değirmen sesi gibi ve ağac yapraklarının sesi gibi, ses duydum ve şimşek gibi, parıltı gördüm. Başımı kaldırdım. Odanın ortasında, siyah birşey yükseldiğini gördüm. Elimle yokladım. Kirpi derisi gibi idi. Yüzüme, kıvılcım gibi şeyler atmaya başladı. Hemen Resûlullaha gidip, anlattım. “Yâ Ebâ Dücâne! Allahü teâlâ, evine hayır ve bereket versin!” buyurduktan sonra kalem ve kâğıd istedi. Hz. Aliye bir mektûb yazdırdı. Mektûbu alıp, eve götürdüm. Başımın altına koyup, uyudum. Feryâd eden bir ses, beni uyandırdı. Diyordu ki, “Yâ Ebâ Dücâne! Bu mektûbla, beni yaktın. Senin sahibin, bizden elbette çok yüksektir. Bu mektûbu, bizim karşımızdan kaldırmaktan başka, bizim için, kurtuluş yoktur. Artık, senin ve komşularının evine gelemiyeceğiz. Bu mektûbun bulunduğu yerlere gelemeyiz”. Ona dedim ki, sahibimden izin almadıkca bu mektûbu kaldırmam. Cin ağlamasından, feryâdından, o gece, bana çok uzun geldi. Sabah namazını, mescidde kıldıktan sonra, cinnin sözlerini anlattım. Resûlullah buyurdu ki, “O mektûbu kaldır. Yoksa, mektûbun acısını, kıyâmete kadar çekerler!”. Bir kimse, bu mektûbu, yanında taşısa veya evinde bulundursa, bu kimseye, eve ve etrâfına cin gelmez ve dadanmış olup zarar veren cin de gider. Bu mektûb, Hakîkat Kitabevi’nin (0212 523 45 56) neşrettiği (Teshîl-ül-menâfi') kitabının sonunda  yazılıdır.  Bu âyet-i kerimeleri okumakla ve bu mektûbu taşımakla ve şifâ âyetlerini okumakla ve yazıp suyunu içmekle faydalanmak istiyenlerin Ehl-i sünnet îtikatına uygun olarak doğru îman sahibi olması lâzımdır. Bunları yazanın ve kullananın îtikadı doğru olmazsa ve küfür alâmetlerini kullanır, haram işlerse, faydaları görülmez. 
 Günahların affı için  Her günahın affı için, kalb ile tevbe etmek ve dil ile istigfâr etmek ve beden ile kaza etmek lâzımdır. Yüz kere tesbîh etmek, yâni “Sübhânallah-il-azîm ve bihamdihi” demek ve sadaka vermek ve bir gün oruç tutmak, çok iyi olur.  “Sübhânallahi ve bi-hamdihi sübhânallahil-azîm.” Bunu, her gün ve her gece yüz kerre okumalıdır.  Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:  “Sabah-akşam 7defa “Allahümme ecirni minennar” diyen cehennemden kurtulur” “Sabah-akşam 7 defa, "Hasbiyallahü la ilahe illa hu, aleyhi tevekkeltü ve hüve Rabbül-arşil-azim" okuyanın dünya ve ahiret işine Allah kâfi gelir.”  
“Sabah akşam yüz defa "Sübhanallahi ve bihamdihi, diyenin, günahları deniz köpüğü kadar da olsa affedilir.” 
 Hamd ve şükür duâsı   Her sabah bir kere “Allahümme mâ esbaha bî min nîmetim ev bi-ehadin min halkıke, fe minke vahdeke, lâ şerîke leke, fe lekel hamdü ve lekeşşükr” demeli ve her akşam (Mâ esbaha) yerine (Mâ emsâ) diyerek, hepsini aynen okumalıdır. Peygamberimiz buyurdu ki,”Bu duâyı gündüz okuyan, o günün şükrünü yapmış olur. Gece okuyunca, o gecenin şükrünü îfâ etmiş olur”. Abdestli okumak iyi olur ise de şart değildir. Hergün ve her gece okumalıdır. Hamd ve şükür için de şu duâ okunmalıdır:  “El-hamdü-lillâhi dâimen ve alâ külli hâl ve E'ûzü billâhi min hâl-i ehlinnâr”. Şu duâ da okunmalırdır: “Elhamdülillahi alâ ni’metil islâm. Ve alâ tevfîkil îmân. Ve alâ hidâyetil rahmân.” 
Sağlık ve âfiyet duâsı  Resûlullah şu duâyı çok okurdu: “Allahümme innî es'elüke-ssıhhate velâfiyete vel-emânete ve hüsnel-hulkı verrıdâe bilkaderi birahmetike yâ Erhamerrâhimîn”. Bunun mânası, (Ya Rabbî! Senden, sıhhat ve âfiyet ve emânete hıyânet etmemek ve güzel ahlâk ve kaderden râzı olmak istiyorum. Ey merhamet sahiplerinin en merhametlisi! Merhametin hakkı için, bunları bana ver!) demektir. Biz de, ulu ve şanlı Peygamberimiz gibi duâ etmeliyiz  
Hastanın iyileşmesi için  Eshâb-ı kirâmın büyüklerinden Osman bin Huneyf bildiriyor: İyi olması için duâ istiyen bir âmâya, abdest alıp, iki rekât namaz kılmasını, sonra “Allahümme innî es'elüke ve eteveccehü ileyke bi-Nebiyyike Muhammedin Nebiyyirrahme, yâ Muhammed innî eteveccehü bike ilâ Rabbî fî hâcetî-hâzihî, li taktıye-li, Allahümme şeffi'hü fiyye” duâsını okumasını emretmiştir.  Eshâb-ı kirâm, bu duâyı hep okurdu. Bu duâda, dileğin kabûl edilmesi için, Muhammed aleyhisselâmı vesîle edilmektedir. Bismillâhirrahmânirrahîm ve lâ-havle ve lâ-kuvvete illâ billâhil’ aliyyil’azîm. Duâsı da bütün hastalıklar için okunur. Derdlerden kurtulmak için ve murâda kavuşmak için beşyüz kerre okunur. Evvelinde ve âhirinde yüzer def’a salevât-ı şerîfe okuyup duâ etmelidir. Hadîs-i şerîfde buyuruldu ki, “Bir hasta, lâ ilâhe illâ ente sübhâneke innî küntü minezzâlimîn kırk def'a okursa, şehîd olarak vefât eder. Şifâ bulursa, bütün günâhları afv olur.” Bir gün iki gözü a’mâ bir kimse gelip, “yâ Resûlallah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” Allahü teâlâya duâ et, gözlerim açılsın,” dedi. Peygamberimiz, “Kusûrsuz bir abdest al! Sonra Yâ Rabbî! Sana yalvarıyorum. Sevgili Peygamberin Muhammed aleyhisselâmı araya koyarak, senden istiyorum. Ey çok sevdiğim 
Peygamberim Muhammed aleyhisselâm! Seni vesîle ederek,Rabbime yalvarıyorum.Senin hâtırın için kabûl etmesini istiyorum.Yâ Rabbî! Bu yüce Peygamberi bana şefâatcı eyle! Onun hurmetine duâmı kabûl et!” duâsını okumasını söyledi. Adam, abdest alıp duâ etti. Hemen gözleri açıldı. Bu duâyı Müslümanlar, her zaman okumuşlar ve maksadlarına kavuşmuşlardır.  
 Kalbde imanın sabit kalması için  Bunun için, Resûlullah her zaman, “Allahümme, yâ mukallibelkulûb, sebbit kalbî, alâ dînik” duâsını okurdu ki, Ey büyük Allahım! Kalbleri iyiden kötüye, kötüden iyiye çeviren, ancak sensin. Kalbimi, dîninde sâbit kıl, yâni dîninden döndürme, ayırma! demektir.  Allahümme yâ muhavvilel havli vel-ahvâl havvil hâlenâ ilâ ahsenil hâl! Allahümme yâ muhavvilel havli vel-ahvâl havvil hâlenâ ilâ ahsenil hâl! Ey! herkesin hâllerini değişdiren Allahım! bize iyi hâller ihsân eyle! 
 Her türlü zarardan ve şeytanın vesvesesinden korunmak için  
 Yâ Allah-ür-rakîb-ül-hafîz-ür-rahîm. Yâ Allah-ül-hayy-ül-halîm-ül’azîm-ürraûf-ül-kerîm. Yâ Allah-ül-hayy-ül-kayyüm-ül-kâimü alâ külli nefsin bimâ kesebet, hul beynî ve beyne adüvvî!  E’ûzü bi-kelimâtillâhittâmmati min şerri külli şeytânın ve hâmmatin ve min şerri külli aynin lâmmetin.  Bu duâ her sabâh ve akşam üç def’a okunup kendi üzerine veyâ yanındakilerin üzerine üflenirse, göz değmesinden ve şeytânların ve hayvanların zararından korur. Bir kimseye okurken, E’ûzü yerine (Ü’îzüke) denir. İki kişiye okurken (Ü’îzü-kümâ) denir. İkiden fazla kimseye okurken, (Ü’îzü-küm) demelidir. Her türlü kötülük için şu duâ  da okunmalıdır:  E’ûzü bikelimâtillâhit-tâmmâti min şerri külli şeytânin ve hâmmatin. Ve min şerri külli effâkin kâzibetin. Ve min şerri külli gammâzin hâinetin. Ve min şerri külli aynin lâmmetin. Ve min şerri külli bid’atin dâlletin. Zarar ve kötülüklerden kurtulmak için “Eûzü bikelimâtillâhi-ttâmmâti min şerri mâ haleka.” duâsını okuyan, bir yere gelince, o yerden kalkıncaya kadar zarar ve kötülüklerden kurtulur. Bir hadîs-i şerîfde, “Birşeyden zarâr gören, abdest alıp iki rek’at nemâz kılsın! Sonra; Yâ Rabbî! Senden istiyorum. Senin âlemlere rahmet olan Peygamberin Muhammed aleyhisselâmı vesîle kılarak sana yalvarıyorum. Yâ Muhammed! Dileğimi kabûl etmesi için Rabbime seni vesîle ediyorum. Yâ Rabbî! Onu bana şefâ’atcı et desin” buyuruldu 
 Fitneden korunmak için  Fitneden korunmak için, “Allahümme innî eûzü-bike min azâbil-kabri ve min azâbinnâr ve min fitnetil mahyâ velmemâti ve min fitnetil Mesîhiddeccâl.” duâsı okunmalıdır. Resûlullahın, “Allahümme innî es'elü-ke fiilel hayrât ve terkelmünkerât ve hubbel-mesâkin ve izâ eredte fitneten fî kavmî fe-teveffenî gayre meftûn 
ve es'eluke hubbeke ve hubbe men yuhibbuke ve hubbe amalin yukarribuni ileyke" duâsını okuduğunu imam-ı Muhammed bildiriyor. Bu duâ, (Yâ Rabbî! Bana hayrlı işler yapmak, çirkin şeyleri terk etmek ve fakirleri sevmek nasip eyle! Kavmim arasında fitne çıkacağı istediğin zaman, fitneye karışmadan canımı al! Ya Rabbi, bana sevgini, seni sevenlerin sevgisini, sevgine yaklaştıracak amellerin sevgisini nasib et! ) demektir. 
  Çarşıya giderken ve başka zamanlarda devâmlı okunacak duâ 
 Lâ ilâhe illallahü vahde hü lâ şerîke leh, le hül mülkü ve le hül hamdü, yuhyî ve yümît, ve hüve hayyün lâ yemût, bi yedi-hil-hayr, ve hüve alâ külli şey’in kadîr. 
 Bereket Duâsı  “Ruh-ul-beyan” da diyor ki, “Eshâb-ı Kehfin Kur’an-ı kerim harfleri ile isimleri yazılı kâğıdı evinde, iş yerinde, üstünde bulundurmak insanı hastalıklardan korur, bereket verir” Tarlaya bereket gelmesi için, mahsûlün uşrunu vermeli, sonra Eshâb-ı Kehfin isimleri dört kâğıda yazılıp, ayrı ayrı sarılıp, tarlanın ayak basmıyan dört köşesine gömülmelidir. Eshâb-ı Kehfin isimleri; Yemlîhâ, Mekselînâ, Mislînâ, Mernûş, Debernûş, Şâzenûş, Kefeştatayyûş ve köpekleri Kıtmîrdir. ( 56/1) 
  Felç hastası için duâ İmâm-ı Muhammed bin Sa’îd Busayrî  hazretleri evliyanın büyüklerindendir. Kendisine felc hastalığı geldi. Bedeninin yarısı hareketsiz kaldı. Resûlullaha tevessül edip, insanların en üstününü öven meşhûr kasîdesini hâzırladı. Rüyâda Resûlullahı görüp huzurunda okudu. Resulullahın çok hoşuna gidip arkasından mubârek hırkasını çıkarıp, imâma giydirdi. Bedeninin felcli olan yerlerini mubârek eli ile sığadı. Uyanınca, bedeni sağlam gördü. Hırka-i se’âdet de arkasında idi. Bunun için, bu kasîdeye “Kasîde-i bürde” denildi.  İmâm-ı Busayrî sevinerek, sabâh namazına giderken, takva sahibi meşhûr bir zâta rastladı. Kendisine, kasîdeni dinlemek isterim dedi. Benim kasîdelerim çoktur. Hepsini herkes bilir dedi. Kimsenin bilmediği bu gece Resûlullaha okuduğunu istiyorum deyince, bunu hiç kimseye söylemedim. Nerden anladın dedi. O zat da, imâmın rüyâsını, olduğu gibi haber verdi.  Bu kaside, hastalara okununca, iyi oldukları, okunan yerlerin dertlerden, belâlardan emîn oldukları görüldü. İstenen faydasının hasıl olması için, inanmak ve hâlis niyyet ile orijinalinden, aslından okumak lâzımdır. Kasidenin aslı kitapçılardan temin edilebilir. 
 Şehid olarak ölebilmek için  Hergün yirmibeş kere “Allahümme bârik lî filmevt ve fî-mâ ba'd-el-mevt” okuyanlar, Duhâ yâni kuşluk namazı kılanlar, her ay üç gün oruç tutanlar, yolculukta da vitr namazını terk etmiyenler, ölüm hastalığında, kırk kere “Lâ ilâhe illâ ente sübhâneke innî küntü min-ez-zâlimîn” okuyanlar, her gece Yasîn okuyanlar, abdestli olarak yatanlar, devamlı olarak mudârâ edenler yâni dîni 
korumak için dünyalık verenler,her sabah veya akşam devamlı olarak üç kere “E'ûzü billâhissemî'il'alîmi mineş-şeytanirracîm” ile (Haşr) sûresinin sonunu okuyanlar “Âhıret şehîdi” olurlar. Peygamberimiz buyurdu ki, “Bu duâyı okuyan kimse, duâyı sabahleyin okursa ve akşama kadar ölürse, şehit derecesine vâsıl olarak ölür. Akşamleyin okursa, yine sabaha kadar ölürse, aynı şekilde aynı dereceye ulaşır. Duâ şudur: Allahümme ente rabbî lâilâhe illâ ente halaktenî ve ene abdüke ve ene alâ ahdike ve vaadike mesteta'tü eûzü bike min şerri mâ sana'tü ebûü leke bini'metike aleyye ve ebûü bi zenbî fağfirlî zünûbî feinnehû lâ yağfirüzzünûbe illâ ente. Lâ ilâhe illâ ente sübhâneke innî küntü minezzâlimîn.  
 Abid zümresinden olmak için  Peygamberimiz aleyhisselâm buyurdu ki, “Yâ Ebâ Hüreyre! Her kim, günde yirmibeş defa bu duâyı okursa, Hak teâlâ, o şahsı âbidler zümresinden yazar.” Duâ şudur: “Allahümmagfir lî ve li- vâlideyye ve li-üstâziyye ve lil mü'minîne vel mü'minât vel müslimîne vel müslimât el ahyâ-i minhüm vel emvât birahmetike yâ erhamerrâhimîn.”  
 Kabir ziyaretinde okunacak duâlar ruhuna gönderilir. Kabristana gelince, yer müsait ise, kıbleyi arkada bırakıp, meyyitin yüzüne karşı oturup selâm verilir. Ayak tarafında, ayakta durmak eftaldir. Kabre el, yüz sürülmez, öpülmez, mum yakılmaz, çaput bağlanmaz. Kabirde, Bekara suresinin başı ve sonu,Yasîn-i şerif suresi,Tebâreke,Tekâsür, ihlâs-ı şenif ve Fâtiha veya bilinen sûreler okunup meyyide hediye edilir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki, “Bir müminin kabrini ziyâret ederken, Allahümme innî es'elüke-bi-hurmet-i Muhammed aleyhisselâm en lâ tü'azzibe hâzelmeyyit derse, o meyyitin azâbı kıyâmete kadar ref' olur(kaldırılır)” Kabristâna gelen bir kimse, ayakda, Esselâmü aleyküm, yâ Ehle dâr-il kavm-ilmü’minîn! İnnâ İnşâallahü an karîbin biküm lâhikûn der. Sonra, Besmele ile onbir İhlâs ve bir Fâtiha okur. Sonra, Allahümme rabbelecsâdilbâliyeh, vel-ızâmin nahire-tilletî harecet mineddünyâ ve hiye bike mü’minetün, edhıl aleyhâ revhan min indike ve selâmen minnî, duâsını okumalıdır. Sünnete uygun ziyâret yapmak için abdest alınır. İki rekât namaz kılıp, sevabı meyyitin  
 Kalbi öldürmemek için duâ Kalbini öldürmemek için şu duâyı okumalıdır Çünkü, bu duâ, Resûlullahın tavsiye eylediği bir duâdır. “Yâ hayyü yâ kayyûm yâ bedîassemâvâti vel erdı yâ zel celâli vel ikrâm, yâ lâilâhe illâ ente-es'elüke en tuhyiye kalbî bi-nûri marifetike yâ Allahü yâ Allahü yâ Allah celle celâlüh. Bunu sabah namazından sonra okumalıdır. Îmanın zayıf olmaması, yâni dâim kendinde kalıp, onunla berâber Allahü teâlânın huzuruna çıkmak için, şu duâyı günde kırk defa okumalıdır: “Yâ hayyü yâ kayyûm yâ zelcelâli vel ikrâm, yâ lâ ilâhe illâ ente.”  Sultan-ı Enbiyânın ölüm zamanında dahî okuduğu duâ: “Sübhânellahi ve bi hamdihi estağfirullahe ve etûbü ileyh. 

 Ezan duâsı  Resûlullah buyurdu ki:”Ezan okunurken şu duâyı okuyun: “Ve ene eşhedü en lâ ilâhe illallahü vahdehû lâ şerîkeleh ve eşhedü enne Muhammeden abdühü ve resûlüh ve radîtü billâhî rabben ve bil-islâmi dînen ve bi Muhammedin sallallahü aleyhi ve selleme resûlen nebiyyâ”. Başka bir hadis-i şerifte de  “Ey benim ümmetim. Ezan bitince şu duâyı da okuyunuz.” buyurulmuştur: “Allahümme rabbe hâ zihid-dâvetit-tâmmeti vessalâtil-kâimeti âti Muhammedenil-vesîlete vel fadîlete ved-dereceter-refîate veb'ashü mekâmen mahmûdenil-lezî ve'adtehü inneke lâ tuhlifül-mîâd. Lâ havle velâ kuvvete illâ billahil’aliyyil’azîm”. Resûlullah bir hadis-i şerifinde, “Her kim ezan sesi işittiği zaman, müezzin ile beraber hafifçe okusa, her harfine bin sevap verilir, bin günahı mahvolur” buyurdu.  (Hayye alâ)ları duyunca bunları söylemeyip, (lâ havle velâ kuvvete illâ billâh) der. Ezandan sonra salevât getirilir. Sonra ezan duâsı okunur. İkinci (Eşhedü enne Muhammeden Resûlullah) söyleyince, iki baş parmağının tırnaklarını öptükten sonra, iki göz üzerine sürmek müstehabdır. Hâlid bin Zeyd câmi’inin müezzinleri her nemâzdan sonra şu duâyı okurlardı: “Rabbenâ amennâ bi mâ enzelte vetteba’ nerresûle fektübnâ ma’aşşâhidîn”. 
 Günahların keffareti için Resûlullah efendimiz buyurdu ki: “Ey ümmet-ü eshâbım, sizler sabahları kalkarken şu duâyı okuyun: Sübhânellahi ve bihamdihi sübhânellahil azîm.”  Bu duâ, okuyanın o günkü günahlarına kefaret olur. Yine buyurdu ki, “Her kim bu duâyı günde on kere okursa, Hak teâlâ o kimseye kırkbin sevap ihsân eder: Eşhedü en lâilâhe illallahü vahdehü lâ şerîke lehû ilâhen vâhiden sameden lem yettehiz sâhibeten velâ veleden velem yekün lehû küfüven ehad.” 
 Sohbetten dağılırken  Bir toplantıdan kalkıldığı zaman şu duâ okunmalıdır: “Sübhânek-allahümme ve bi hamdike, eşhedü en lâilâhe illâ ente vahdeke lâ şerîke leke ve estağfirüke ve etûbü ileyke.”  
 Gece uyanınca  Peygamberimiz buyurdu ki: “Gece uyanınca, şu duâyı okuyan, her istediğine nâil olur: “Lâ ilâhe illallahü vahdehü lâ şerîke leh, lehül mülkü ve lehül hamdü ve hüve alâ külli şey'in kadîr sübhanellahi velhamdülillâhi ve lâ ilâhe illallahü vallahü ekber velâ havle velâ kuvvete illâ billahil aliyyil azîm.” 
 Evden çıkarken ve girerken  Evinden çıkarken Âyet-el kürsî okumalı. Evden çıkarken “Ayet-el kürsi”yi okuyan, eve dönünceye kadar belâlardan emin olur. Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki: “Evinden çıkarken Ayet-el kürsi okuyana, yetmiş melek, evine dönünceye kadar duâ ve istigfar eder.” 
“Evinden çıkarken "Bismillah, tevekkeltü alellah, La havle vela kuvvete illa billah" diyen, tehlikelerden korunur, şeytan ondan uzaklaşır.” “Eve girerken İhlâs-ı şerîfi okuyan, yoksulluk görmez!”   Bir kere “Kulhüvallâhü” sûresini ve bir kere de “Âyetelkürsî”yi okuyanın evine şeytân giremez. 
 Yatarken okunacak duâlar Yatağına E’ûzü ve besmele okuyarak girmeli. Sağ yan üzerine kıbleye karşı yatmalı. Sağ avucunu sağ yanağın altına koymalı. E’ûzü besmele ile bir Âyet-elkürsî okumalı. Sonra herbiri için besmele okuyarak, üç İhlâs, sonra bir Fâtiha, sonra birer def’a iki Kul e’ûzüyü okumalı. Sonra üç def’a Estağfirullahel’azîm ellezi lâ ilâhe illâ hu okumalı Üçüncüsüne el-hayyel-kayyûme ve etûbü ileyh, ilâve etmeli. “Tevekkeltü alellah. Lâ havle velâ kuvvete illâ billâh” okumalı. “Allahümmagfirlî ve li-vâlideyye ve lil mü’minîne vel mü’minât” ve bir salevât-ı şerîfe ve bir “Allahümme rabbenâ âtinâ fiddünyâ haseneten ve fil-âhireti haseneten ve kınâ azâbennâr birahmetike yâ Erhamerrâhimîn.” ve üç veyâ on veyâ kırk yâhud yetmiş kerre istigfâr ve bir kelime-i tevhîd okuyup, uyumalıdır. Yatarken Tebâreke ve Secde sûresini okumak da çok faydalıdır. 
 Yemek duâsı     Yemeğe başlarken besmele çekmek yani “Bismillahirrahmanirrahim” demek ve sonunda “Elhamdülillah” demek sünnettir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: “Yemekten sonra, "El-hamdülillahillezi etamena hazettaame ve rezekana min gayri havlin minna ve la kuvveh" duâsını okuyanın günahları affolur.”  “Bir kimse, yiyip içtikten sonra, "El hamdülillahillezi atameni ve eşbeani ve sakani ve ervani" duâsını okursa, anasından doğduğu günkü gibi günahsız olur.”  Peygamber efendimiz yemekten sonra “El-hamdü-lillahillezi etamena ve sakana ve cealena müslimin” duâsını okurdu  Yemeklerden sonra, yukarıdaki duâları da içine alan şu duâyı okumak daha uygundur:  “El-hamdü-lillahillezi eşbeana ve ervana min-gayri-havlin minna ve la kuvveh. Allahümme atimhüm kema atamuna. Allahümmerzukna kalben takıyyen, mineşşirki beriyyen la kâfiren ve şekıyyen velhamdülülillahi rabbilalemin” 
 Murada kavuşmak için Murâdlara nâil olmak için şu duâyı okumalıdır: “Allahümme salli alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âl-i seyyidinâ Muhammedin salâten tüncînâ bihâ min cemî’il ehvâl-i vel-âfât ve takdî lenâ bihâ cemî’al hâcât ve tütahhirünâ bihâ min cemi’isseyyiât ve terfe’unâ bihâ a’ledderecât ve tübelligunâ bihâ akselgâyât min cemî’il hayrât-i fil hayâti ve ba’del-memât.”  Dilek Duâsı: “Fetavai kari-ül-hidaye”de diyor ki: Dileği olan kimse, yatacağı zaman abdest almalı, temiz bir örtü üzerinde oturup, üç defa salevât okumalı, sonra herbirine Besmele çekerek on Fâtiha ve sonra onbir İhlâs okumalı, sonra üç salevât okumalı, sonra sağ yanı üzere, yüzü kıbleye karşı olarak ve sağ elini sağ yanağı altına koyarak yatıp uyumalıdır. Niyet ettiği şeyin nasıl olacağını, biiznillah rü'yâda görür. 
 “Mekatib-i şerife” kitabında buyuruldu ki: Hacetlere, dileklere kavuşmak için, iki rekat namaz kılıp, sevabını silsile-i aliyye denilen âlimlerin ruhuna hediye etmeli, bunların hürmeti için diyerek duâ etmelidir. Mesela, "Ya Rabbi, filan yere sağ sâlim gidip gelmek nasib eyle, filan sıkıntıdan beni kurtar." gibi duâ ettikten sonra, "Bu duâmı silsile-i aliyye büyükleri hürmetine kabul eyle" demelidir! Amâ, bir zat gelip, “Ya Resulallah! Allahü teâlâya duâ et, gözlerim açılsın” dedi. Peygamber efendimiz de, “Kusursuz bir abdest al! Sonra, ya Rabbi! Sana yalvarıyorum. Sevgili Peygamberin Muhammed aleyhisselamı araya koyarak, senden istiyorum. Ey çok sevdiğim Peygamberim Muhammed aleyhisselam! Seni vesile ederek, Rabbime yalvarıyorum. Senin hatırın için kabul etmesini istiyorum. Ya Rabbi, bu yüce Peygamberi bana şefaatçı eyle! Onun hürmetine duâmı kabul et” duâsını okumasını söyledi. O da, abdest alıp duâ etti. Hemen gözleri açıldı.  Bu duâyı müslümanlar, her zaman okumuşlar ve maksatlarına kavuşmuşlardır. Ancak, namaz kılmıyanın, haram işliyenin ve kalbi gafil olan ettiği duâdan tam netice alamaz.Ehl-i sünnet itikadında olmıyanın okuması faide vermez. Hak teâlâ, herşeyi bir sebep ile yaratmaktadır. Bir şeye kavuşmak istiyen, o şeyin sebebine yapışmalıdır. Rabbimiz, insana sıhhat, şifa vermek için, duâ etmeyi, sadaka vermeyi ve ilaç kullanmayı sebep yapmıştır. 
 Musibet karşısında  duâ Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: “Bir müslümanın ölümünü duyunca, "İnna lillah ve inna ileyhi raciun" dedikten sonra, "Ya Rabbi onu salihlere kat, rahmetine eriştir, çoluk çocuğuna iyilikler ihsan et, bizi de onu da mağfiret et" diye duâ edin!”  [İnna lillah ve inna ileyhi raciun, Bekara suresinin 156. ayet-i kerimesidir. "Elbette biz, Allahü teâlânın kuluyuz, ölümden sonra dirilerek yine Ona döneceğiz" mealindedir.]  “Birinize bir musibet veya bir belâ geldi mi, innâlillah...dedikten sonra "Ya Rabbi, senin yanında bu musibetin ecrini [sevabını] bekliyorum, bunun ecrini bana ver ve bunu daha hayırlı bir şeyle değiştir" diye duâ etmelidir.” “Bir musibet karşısında innâlillah...dedikten sonra , musibetin sonucu güzel olur.”   
Salâten tüncînâ Sıkıntılardan,afatlardan, belalârdan kurtulmak için Murâdlara nâil olmak için, “Salâten tüncînâ” “Salât-i tefriciyye” okumalıdır: Salâten tüncînâ: “Allahümme salli alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âl-i seyyidinâ Muhammedin salâten tüncînâ bihâ min cemî'il ahvâl-i vel-âfât ve taktî lenâ bihâ cemî'al hâcât ve tütahhirünâ bihâ min cemi'isseyyiât ve terfe'unâ bihâ a'ledderecât ve tübelligunâ bihâ akselgâyât min cemî'il hayrât-i fil hayati ve ba'delmemât”. Salât-i tefriciyye: Allahumme salli salâten kâmileten ve selim selâmen tâmmen alâ seyyidinâ muhammedinillezî tenhallü bi-hil’ukadu ve tenfericu bihi’lkurebu ve tukdâ bihi’l-havâicu ve tunâlu bihirreğâibu ve husnulhavâtimi ve yusteskal ğamâmu bivechihil keriymi ve alâ âlihî ve sahbihi fiy-kulli lemhatin ve nefesin biadedi kull-i ma’lûmin lek. 
 Ağrılarda okunacak dualar Resûlullah efendimiz hasta ziyaretine gitmişti. Hastanın, çok ağrısı ve sancısı vardı. “Ağrıyan yeri sağ elin ile yedi kere mesh eyle! Her defasında E’ûzü bi’izzetillahi ve kudretihi min şerri mâ-ecidü ve ühâzirü oku!” buyurdu. (Bostân-ül-Ârifin) Resûlullah yine buyurdu buyurdu ki: “Yağmur suyunu toplayıp, üzerine, Fâtiha-i şerîfe, Âyet-el-kürsi, İhlâs-ı şerîf ve Kul-e’ûzü sûreleri yetmişer kere okunur. Bu sudan aralıksız yedi sabâh içenlerin hastalıkları, ağrıları zâil olur.”  Bunları, beş, on sâlih müslümân toplanıp, aralarında taksim ederek okuyup, suya üfleyebilirler” (Hazînet-ül-esrâr) Aişe validemiz buyurdu ki, bir yerinde ağrı olduğunuda, Resulullah iki Kûl e’ûzü (Felak ve Nâs) sûresini okuyup, mübarek avcuna üfler, elini ağrı olan yere sürürerdi. Kalb ağrısı için de, “Ellezîne âmenû ve amilussalihâti tûbâ. Lehüm ve husnü meâb.” Duasının okunması tavsiye edilmiştir. 
 Kaybolan şeyi bulmak için okunavak duâ Kaybolan, çalınan birşeyi bulmak için, hergün yirmibeş kere, “Yâ câmi'annâsi liyevmin lâ raybe fîhi innallahe lâ yuhlifül mî'âd icma' beynî ve beyne...” duâsını okumalıdır. Buluncaya kadar okumalıdır. Duânın sonunda da kaybolan şeyin ismini söylemelidir.  
 Doğumun rahat olması için  Abdüllah ibni Abbâs hazretleri buyurdu ki, çocuğun rahat doğması için bir tas, tabak içine, veya kağıda “Bismillâhillezî lâ ilâhe illâ huv El-Halîm-ül Kerîm. Sübhâne Rabbil’ Arş-il’azîm Elhamdülillahi Rabbil’ âlemîn” ve sonra (Nâzi’ât) sûresinin son âyetini ve Ke-ennehüm’den i’tibâren (Ahkaf) sûresinin son âyetini islâm harfleri ile yazıp, eritip anasına içirmelidir. 
 Ruhî sıkıntada okunan Duâ Şu duâ Kur’an-ı kerim harfiyle yazıp ruhu dengesi bozuk kimseyi  okunursa, akıllanır, hastaya okunursa şifa bulur:  
“Reva Aliyyül-Rıda, fe-kale, Haddeseni ebi Musel-Kazım an ebihi CaferisSadık an ebihi Muhammedenil-Bakır an ebihi Zeynelabidin Ali an ebihil-Hüseyn an ebihi Ali bin Ebi talib radıyallahü anhüm, kale haddeseni habibi ve kurretü ayni Resulullahi  sallallahü aleyhi ve sellem, kale haddeseni Cibrilü, kale semitü Rabbülizzeti yekülü, La ilahe illallahü hısni, men kale-ha dehale hısni, ve men dehale hısni emine min azabi” Ruhî sıkıntı ve dengesizlikler ve huzur için ayrıca şu duanın okunması da tavsiye edilmiştir: “ Nes’elükel ısmete fil harakâti vessekenâti vel kelimâti vel irâdât” 
 Ölülere duâ  İnsan, bu dünyada kalmak için yaratılmadı. Ölüm bir köprü gibidir. Sevgiliyi sevgiliye kavuşturur. Ölmek, felaket değildir. Öldükten sonra başına gelecekleri bilmemek felakettir. Ölülere, duâ ile, istiğfâr etmekle, onun için sadaka vermekle yardım etmek, imdâdlarına yetişmek lâzımdır. Ne yapılacaksa biran önce yapılmalıdır. Dinimizde 40.52.gün diye bir şey yoktur. Bunlar Hıristiyanlıktan geçme batıl inançlardır. Resûlullah buyurdu ki: “Ölünün mezardaki hâli, imdâd diye bağıran, denize düşmüş kimseye benzer. Boğulmak üzere olan kimse, kendisini kurtaracak birini beklediği gibi, meyyit de, babasından, anasından, kardeşinden, arkadaşından gelecek bir duâyı gözler. Kendisine bir duâ gelince, dünyanın hepsi kendine verilmiş gibi sevinmekten daha çok sevinir. Allahü teâlâ, yaşıyanların duâları sebebi ile, ölülere dağlar gibi çok rahmet verir. Dirilerin de ölülere hediyesi, onlar için duâ ve istiğfâr etmektir.” Îman ile ölenlere hatim okuyup sevabını bağışlamak, hatm-i tehlîl yapmak, yâni yetmişbin Kelime-i tevhîd okuyup sevabını ruhuna hediye etmek çok faydalıdır. Hadis-i şerifte: “Bir kimse, kendisi için veya başkası için yetmişbin aded Kelime-i tevhîd okursa, günahları affolur” buyuruldu.  Yetmişbin Kelime-i tevhîdi bir kimse veya birkaç kimse okuyabilir. Hatim de cüzler halinde dağıtılıp kasa zamanda biririlebilir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: “Kabristandan geçen kimse 11 ihlas okuyup, sevabını kabirdekilere hediye ederse, ölü adedince sevab verilir.” Bir kimse, farz olsun, nafile olsun, herhangi bir ibâdeti yaparken veya yaptıktan sonra, sevabını, ölü, diri herkese hediye edebilir. Namaz, oruç, hac, umre, sadaka, Kur'an-ı kerim okumak, evliyanın kabrini ziyaret, kurban, zikr gibi ibâdetlerin sevabları başkasına hediye edilebilir. Hediye edenin kendi sevabından hiç azalmadan, bütün müminlere de sevabı erşir. Yani sevab, hediye edilenlere, taksim edilmeden, her birine bütünü kadar erişir. Her ibâdetin sevabı, Resulullah efendimizin mübarek ruhuna da gönderilebilir. İbni Ömer hazretleri, Peygamber efendimiz için umre yapmıştır. İbn-is Serrac hazretleri de Resulullah efendimiz için onbinden fazla hatim okumuş, mübarek ruhu için kurban kesmişti.  Şu hâlde, her mümin yaptığı ibâdetlerin sevablarını, başta Peygamber efendimiz olmak üzere, ana-babasına ve bütün müminlere hediye etmelidir! Sevabı hepsine de gider. Kendi sevabından da bir şey eksilmez. 
Namazdan sonra duâ              Namazlardan sonra, okunması gereken belli duâ yoktur. Herkes ihtiyacına göre duâ eder. Hep aynı duâyı okumak uygun değildir. Ne istediğini şuurlu olarak bilmek gerekir. Ne istediğinin farkında olmadan duâ etmek uygun olmaz. Belli şeyleri ezberleyip, şiir okur gibi duâ etmek mekruhtur. Duâ, uyanık kalb ile ve sessiz yapılmalıdır! Duâyı yalnız namazlardan sonra ve belli zamanlarda yapmak da mekruhtur. Her fırsatta duâ etmelidir! Namazlardan sonra büyüklerimiz şöyle duâ ederlerdi: Elhamdülillahi Rabbil’âlemîn. Essalâtü vesselâmü alâ resûlinâ Muhammedin ve Âlihî ve Sahbihî ecma'în. Yâ Rabbî! Kıldığım nemâzı kabûl eyle! Âhir ve âkıbetimi hayr eyle. Son nefesimde Kelime-i tevhîd söylememi nasîb eyle. Ölmüşlerimi afv ve magfiret eyle. Allahümmagfir verham ente hayrürrâhimîn. Teveffenî müslimen ve elhıknî bissâlihîn. Allahümmagfir-lî ve li-vâlideyye ve lilmü’minîne vel mü’minât yevme yekûmül hisâb. Yâ Rabbî! Beni şeytân şerrinden ve düşman şerrinden ve nefs-i emmârem şerrinden muhâfaza eyle! Evimize iyilikler, halâl ve hayrlı rızklar ihsân eyle! Ehl-i islâma selâmet ihsân eyle! A’dây-ı müslimîni kahr ve perîşân eyle! Kâfirlerle cihâd etmekde olan Müslümanlara imdâd-i ilâhiyyen ile imdâd eyle! Allahümme inneke afüvvün kerîmün tuhibbül’afve fa’fü annî. Yâ Rabbî! Hastalarımıza şifâ, dertli olanlarımıza devâ ihsân eyle! Allâhümme innî es’elükessıhhate vel-âfiyete vel-emânete ve hüs-nelhulkı verrıdâe bilkaderi bi-rahmetike yâ erhamerrâhimîn. Anama, babama ve evlâdlarıma ve akrâba ve ahbâbıma ve bütün din kardeşlerime hayrlı ömürler ve hüsn-i hulk, akl-ı selîm ve sıhhat ve âfiyet, rüşdü hidâyet ve istikâmet ihsân eyle yâ Rabbî! Âmîn. Velhamdü-lillâhi rabbil’âlemîn. Allahümme salli ala..., Allahümme bârik alâ..., Allahümme Rabbenâ âtinâ... Velhamdü lillâhi Rabbil’âlemîn. Estagfirullah, estagfirullah, estagfirullah, estagfirullahel’azîm elkerîm ellezî lâ-ilâhe illâ huv elhayyel-kayyûme ve etûbü ileyh. 
 Yolculukta okunacak duâ Bir hadis-i şerifte buyuruluyor ki:  Evden çıkarken “Ayet-el kürsi”yi okuyan, eve dönünceye kadar belâlardan emin olur. Hadis-i şerifte buyuruluyor ki: “Evinden çıkarken "Bismillah, tevekkeltü alellah, La havle vela kuvvete illa billah" diyen, tehlikelerden korunur, şeytan ondan uzaklaşır.” Besmele çekerek "Bismillahi mecraha ve mürsaha inne rabbi le gafururrahim" (Hud 41) ayet-i kerimesini okursa, otobüs, tren, taksi gibi her vasıtaya binerken okuyanın kazadan, belâdan, boğulmaktan korunacağı da bildirilmiştir. Yine bir hadis-i şerifte, gemiye binince, Zümer suresinin 67. ayet-i kerimesini okuyanın boğulmaktan emin olacağı bildirilmiştir. (Kurtubi) Yolculuğa çıkan iki rekat namaz kılmalı ve sadaka vermelidir! Zahid EbülHasen-i Gazvi hazretleri, “Yolculuğa çıkarken, Liilafiyi okuyan, bütün kötülüklerden emin olur” buyurdu.  
 Şifa ayetleri Şifa ayetleri abdestili olarak yazılıp suya konup içilirse hastalıklara şifa olur.  “Şifâ âyetleri” şunlardır: Tevbe sûresi, ondördüncü âyetinin sonu, Yûnüs sûresi, elliyedinci âyetinin ortası, Nahl sûresi, altmışdokuzuncu âyetinin orta kısmı, 
İsrâ sûresi, seksenikinci âyetinin baş tarafı, Şü'ârâ sûresinin sekseninci âyeti, Fussilet sûresi, kırktördüncü âyetinin orta yeridir.  M. Masum hazretleri buyuruyor ki: Ayet-i kerimenin, duânın tesir edebilmesi için, okuyan ve okunan kimsenin buna inanması ve okuyanın Ehl-i sünnet itikadında olması, Allahü teâlânın rızası için okuması, kul hakkından sakınması, haram yememesi ve karşılığında ücret istememesi şarttır. 
 Nazar duâsı   Nazar haktır. İnsana, hayvana ve hatta cansıza da nazar değer. Nazar hastalık yapar, hatta öldürür. Kadınlara ve çocuklara daha çok tesir eder.  Peygamberimiz, nazar ile ilgil olarak,”Nazar insanı mezara, deveyi kazana sokar” “Hoşa giden bir şeyi görünce, "Maşaallah lla kuvvete illa billah" denirse o şeye nazar değemez.” Sabah-akşam, 3 defa “Bismillahillezi la yedurru maasmihi şeyün fil erdi vela fissemai ve hüvessemiulalim” okuyan, büyü, nazar ve zulümmden korunur.”  Göz değene, Peygamber efendimizin bildirdiği şu tavizi okumalıdır:  “Euzü bi-kelimatillahittammati min şerri külli şeytanın ve hammatin ve min şerri külli aynin lammetin.” Nazar değen kimseye şifa için Ayet-el-kürsi, Fatiha, Muavvizeteyn ve Kalem suresinin son iki ayetini okumanın muhakkak iyi geldiği bildirimiştir. Ayat-ı hırzı okumak ve üzerinde taşımak da çok faidelidir. Herkes, bilhassa nazarı değen kimse, beğendiği birşeyi görünce “Maşaallah” demeli, ondan sonra, ne söyliyecekse, o şeyi söylemelidir. Önce Maşaallah deyince, nazar değmez. Büyüklerimizin bildirdiği Nazar Duâsı şöyle: Bismillâhirrahmânirrahîm bismillâhi azîm-iş- şâni şedîd-il birri mâ şâallahü kâne habese hâbisün min hacerin yâbisin ve şihâbin kâbisin. Allahümme innî radedtü ayn-el âini aleyhi ve alâ men ehabb-en-nâsi ileyhi ve fî keyedihî ve kilyetihî lahmün rakîkun ve azmün dakîkun fîmâ lehû yelîku ferci-il basara hel terâ min fütûrin sümmerci-il basara kerrateyni yenkalib ileyk-el basaru hâsian ve hüve hasîr ve in yekâdüllezîne keferû leyüzlikûneke biebsârihim lemmâ semi-uz- zikra ve yekûlûne innehû lemecnûnün ve mâ hüve illâ zikrun lilâlemîne lâ havle velâ kuvvete illâ billâh-il aliyy-il azîmi Lâ ilâhe illallâhü hısnî, men kâle-hâ dehale hısnî, ve men dehale hısnî emine min azâbî. Sadaka rasûlullahi sallalahü teâlâ aleyhi ve selleme. 
 Büyüden, sihirden kurtulmak için duâ Sihir, büyü nedir? Cinlerin insanlarda yaptıkları hastalıklara “Sihr=Büyü” denir. Müslüman olan cinlerin insanlarla bir alâkası yoktur. Bunlar, yalnız ibâdet ederler. Bunlardan insanlara zarar gelmez. Kâfir olan cinler, insandan ayrılmazlar. Cinler her şekilde görünürler. Böcek şekline, mikrob şekline de girerler. İnsanın damarlarında dolaşırlar. Yalnız mü’minlerin kalbine giremezler. Kâfir cinler, iyi insan şekline de girer. Her iyiliği yapar. İnsanlara fâideli olurlar. Kâfir ve fâsıklarla arkadaşlık yapınca, hiç ayrılmazlar. Kâfir insanlar gibi, her iyiliği yapınca, arkasından küfre, 
fıska sebeb olurlar. İnsanın göstereceği kimselerde hastalık, sihir yaparlar. Bu hastalıkdan kurtulmak için, bu cinni yok etmek veyâ kovmak lâzımdır.  Sihir, büyü yapmak olup haramdır. Sihir vâsıtasiyle her dilediğini yapacağına inanırsa, kâfir olur. Sihirin te'sîrine inanmayan da kâfir olur. Sihrin, diğer ilâclar gibi, Allahü teâlâ dilerse te'sîr edebileceğine inanmalıdır. Her dilediğini, Allahü teâlânın yaratacağına inanmak küfür olmaz ise de, büyük günahtır. Peygamber efendimize büyü yaptılar. Ağır hastalandı. Cenâb-ı Hak, Felâk ve Nâs sûrelerini gönderdi, bunları okuyarak büyüden kurtuldu. Resulullah efendimiz buyurdu ki: “Müslüman büyü yapmaz. Allah saklasın, îmânı gittikten sonra büyü te'sir eder.” ”Falcıya, büyücüye, kâhine giderek, onların söylediklerine inanan, Kur'ân-ı kerîme inanmamış olur.” Hayırlı iş yapmak için de haram işlemek (büyü çözmek için büyü yapmak) câiz değildir.  Büyüden kurtulmak için, diğer hastalıklarda olduğu gibi sebeblere yapışmak lâzımdır.  Bu sıkıntılar, ruhi hastalıklar için, kıymetli kitaplarda bildirilen duâlardan bazıları şunlardır:  - Bir miktar suya Ayet-el kürsi, İhlas ve Muavvizeteyn [Nas ve Felak] surelerini okumalıdır! Büyü yapılan kimse bundan üç yudum içmeli, kalan su ile gusledilmelidir! - Üç kere Salevat-ı şerife okumalı, sonra yedi Fatiha, yedi Ayet-el kürsi, yedi Kâfirun suresi, yedi İhlas-ı şerif, yedi Felak ve yedi Nas surelerini okuyup kendi üzerine veya hastanın üzerine üflemelidir! Bunları tekrar okuyup hastanın odasına, yatağına, evin her yerine, bahçesine üflemelidir! - Fatiha, Ayet-el kürsi ve dört kul, (yani Kâfirun, İhlas, Felak ve Nas sureleri) yedişer kere okunup hastaya üflenirse, bütün afetler, dertler için, sihir (büyü), nazar için iyi gelir. Tuz üzerine okunup, suda eritilerek içmek de olur. - Sabah akşam, Bekara suresinin başından dört ayet ve Ayet-el kürsi ile, Ayet-el kürsiden sonraki iki ayeti ve Bekara suresinin sonundaki 3 ayet, hastanın üzerine okunursa, iyi olur. - “La ilahe illallahü vahdehü la şerike leh lehülmülkü ve lehülhamdü ve hüve ala külli şeyin kadir” okunmalıdır! - Günde 500 kere “La havle vela kuvvete illa billah-il-aliyyilazim” okunmalıdır! Başlarken yüz kere salevat ve bitirince de yine yüz kere salevat getirmelidir! - 25 kere Estagfirullah denir. Sonuncusunda ve etubü ileyhe kadar okunur. Sonra onbir ihlas ve yedi kere Fatiha-i şerife ve otuz üç kere, Allahümme salli ve sellim ala seyyidina Muhammedin ve ala ali seyyidina muhammed okuyup, sevabı Peygamber efendimizin ve Eshab-ı kiramın ve Evliyanın ruhlarına ve sonra Silsile-i aliyye denilen büyük âlimlerin isimlerini söyleyip; bu büyüklerin ruhlarına hediye edilir. Bunların hürmetine şifa vermesi için Allahü teâlâya duâ edilir. Hergün sabahakşam böyle duâ edilir. (Silsile-i aliyye büyüklerinin isimleri “Şifa için okunacak duâ” bahsinde yazılıdır.) - Ayatı hır okumak ve üzerde taşımak. Ayat-i hırz nasıl okunur? Abdest alınıp, 7 istigfar ve 11 salevat okunup, hastanın sıhhatine niyet ederek, güneş doğduktan ve ikindi namazından sonra, günde iki defa hasta üzerine okunmalı, işaretli yerlerde, hasta üzerine üfürülmeli, şifa buluncaya kadar [kırk gün kadar] devam etmeli. Her defası sonunda, bir Fatiha okuyarak sevabı, 
Peygamber efendimizin ve Behaeddin Buharî, Ahmed Rifai ve İmam-ı Rabbanî hazretlerinin ruhuna hediye edilmeli. Bir nüsha da yazıp, yanında taşırsa, sihirden, büyüden, nazar değmesinden korur. Muradı hasıl olur.

 Kur’an-ı Kerimdeki bazı dua ayetleri

Ey Rabbimiz bize dünya ve ahirette iyilik ver, bizi Cehennem azabından koru! (Bekara 201) Ey Rabbimiz bize sabır, cesaret ve sebat ver, kâfirlere karşı bize yardım et! (Bekara 250) Ey Rabbimiz, unutur veya hataya düşersek bizi sorumlu tutma, bizden öncekilere yüklediğin gibi bize de ağır bir yük yükleme! Ey Rabbimiz, bize gücümüzün yetmediği işleri de yükleme, bizi affet, bizi bağışla, bize acı, sen bizim Mevlamızsın. Kâfirlere karşı bize yardım et! (Bekara 286) Ey Rabbimiz, bizi doğru yola ilettikten sonra kalblerimizi kaydırma! [bizi sapıtma] Bize, tarafından rahmet bağışla! Lütfu en bol olan sensin. (A.İmran 8) Ey Rabbimiz, iman ettik; günahlarımızı bağışla, bizi Cehennem azabından koru. (A.İmran 16) Ey Rabbimiz, günahlarımızı ve işimizdeki taşkınlığı bağışla; ayaklarımızı [yolunda] sabit kıl; kâfirlere karşı bizi muzaffer eyle! (A.İmran 147) Ey Rabbimiz, "Rabbinize inanın" diyen davetçiyi [peygamberi] işittik, hemen iman ettik. Artık bizim günahlarımızı bağışla, kötülüklerimizi ört, ruhumuzu iyilerle beraber al! Ey Rabbimiz, bize, peygamberlerin vasıtasıyla vâdettiklerini de ikram et ve kıyamette bizi rezil-rüsvay etme; şüphesiz sen vâdinden caymazsın. (A.İmran 193-194) Ey Rabbimiz, bize çok sabır ver, müslüman olarak canımızı al! (Araf 126) Ey Rabbim, beni ve neslimi namazı devamlı kılanlardan eyle; duâmı kabul et, kıyamette hesab olunacağı gün beni, ana-babamı ve müminleri bağışla! (İbrahim 40-41) Ey Rabbim, bana hikmet ver ve beni salihler arasına kat! (Şuara 83) 
 Secdede Duâ Namaz kılarken secdede duâ edilmez. Ancak bazı nafile namazlarda, secdede iken duâ edilir. Namaz kılmadan da secdeye kapanıp duâ etmek iyi olur. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: “Kulun Rabbine en yakın hali secdede ikendir. Öyle ise, secdede çok duâ edin.” “Rükû ve secdede duâya gayret edin. Bu duâ kabule layıktır.” “Secdede 3 kere, Rabbiğfirli diyen secdeden kalkmadan mağfiret olur.” 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Cübbeli Ahmet Hoca | ESMAÜL HÜSNA VE SIRLARI

Cübbeli Ahmet Hoca | Çok tesirli ismi azam duası